Merak Kabineleri #4
Dördüncü sayımızda aynı Tanıl Bora'nın söylediği gibi "Merak kuyularımıza ışıl ışıl asansörler iniyor".

Johann Georg Hinz’in ( yaklaşık 1630-1688) Naturaliënkabinet (1666) isimli tablosu Hamburger Kunsthalle’nin Koleksiyonu’nda yer alıyor.
(Ortalama Okuma Süresi: 5 dakika)
0.ÖZET
Gündem’de müzecilik dünyasındaki gelişmelerden derlediğimiz haberleri sizlerle paylaşıyoruz.
Bu hafta klavyenin başına Gülşah geçiyor ve Perspektif'te “Peki insanlar neden müze ile sevgiyi ilişkilendiriyor?” sorusuna yanıt arıyor.
Tırnak İçinde’de sanat tarihinin en tartışmalı kitaplarından biri olan Andre Malraux’nün Musée imaginaire kitabının Everest Yayınları’ndan Bahadır Gülmez’in çevirisiyle Düşsel Müze’den bir cümle bulacaksınız.
Ağustos’un son pazarında yeniden görüşmek üzere,
Keyifli okumalar!
1.GÜNDEM
Seattle Müzesi, Nirvana vokalisti efsaneler efsanesi Kurt Cobain’i künyelerinde aktarırken kullandığı “intihar etti (killed himself-suicided)” kelimesini “yaşamını sürdürmeyi bıraktı-kendini yaşatmayı bıraktı (unalived)” ile değiştirince ziyaretçilerden ve sosyal medyadan tepkiler aldı. Sebebini ise “algoritmalarda sansüre takılmamak için” diyerek açıkladı.
Uzakdoğu’ya özgü bir ağaç olan ve kendine has bir felsefesi de bulunan bonsai ağacı ülkemizde kendine yer buldu. Yalova’da Türkiye-Japonya diplomatik ilişkilerinin 100. yılı kapsamında bir bonsai müzesi açıldı.
Amerika’da bağımlılık oranlarının dramatik bir şekilde artmasının ve “opioid krizi”nin sorumlusu olarak bilinen Sackler ailesi yine gündemde. Louvre, Guggenheim, Metropolitan gibi pek çok müzenin bağışçısı olan ve protestolar sonucunda bu müzelerin her birinden teker teker ismi çıkarılan Sackler ailesi, Harvard Sanat Müzesi yetkililerinin kararı sonucu ismini Harvard’da korumaya devam edecek.
Paris yeni ve ilginç bir müzeye kavuşuyor. Ziyaretçilerini 28 Eylül’den itibaren ağırlamaya başlayacak olan “Musee d’Art et de Culture Soufis MTO (MACS MTO)”- Sufizm Müzesi, Sufizm'in sanatı ve kültürüne adanmış ilk müze olacak.
The Artnewspaper Türkiye’de Elif Dastarlı ve F. Melis Cin tarafından sürdürülen “Mirasın Yankıları” dizisi bu ay Toplumsal Katılım ve Müze Eğitimi konusunu mercek altına alıyor.
2.PERSPEKTİF
“Düşlemin gücü burada tükendi;/ artık isteğimi, istencimi/ dengeli bir çark gibi döndürüyordu,/ güneşi yıldızları döndüren sevgi”
Dante, sevginin güneşi, yıldızları, dünyayı döndüren güç olduğunu söyler. Kimine dağların delinmesini sağlayacak gücü yaratan, kimine ise savaşlar kazandıran bu güç, belli ki bazen ortaya yeni müzelerin de çıkmasını sağlıyor. Bültenin bu sayısında sizlere bu gücü yaratan sevgiden ve müze ile ilişkisinden bahsedeceğim.
Bu ilişki aslında biraz karmaşık bir ilişki ve çok farklı kalıplara girip çıkıyor, çok farklı şekillerde kendini gösteriyor. Türkiye’de gördüğümüz en net örneği Masumiyet Müzesi’yken uluslararası müze camiasında, Kırık Kalpler Müzesi (Museum of Broken Relationship), Sevgi Müzesi (Love Museum) gibi şekillerde görülüyor.
Kalbiniz kırıldığında, her şey size artık orada olmayan kişiyi hatırlatır. Peki aşk mektuplarınızı yakar mısınız? Boşandıktan sonra gelinliğinizi atar mısınız? O tek kalmış çorabı geri gönderir misiniz?
Zagreb’teki Broken Relationship Museum bitmiş ilişkilerin hikayelerini nesneler üzerinden anlatan bir müze. Bağış yoluyla müze koleksiyonuna dahil olan eserlerin hikayeleri ile sergilendikleri müzede, insan, ilişki ve nesne dolanıklığını görmek ve atfedilen anlamları incelemek mümkün.


Museum of Love ise bambaşka bir hikaye.
The Los Angeles Museum of Love 25 yılı aşkın süredir psikoloji, sinirbilim ve cinsellik psikolojisi dersleri veren bir psikoloji profesörü olan Amy Sweetman tarafından tasarlanmış ve geliştirilmiş olan bir müze. 18 yaşından küçüklerin giremediği (?) bu müzede, ziyaretçiler rezervasyon yaptırıp 2 saatlik bir zaman dilimini kendilerine ayırtarak müzeyi deneyimleyebiliyorlar.
Müze websitesinde ziyaretçilerine aşağıdaki vaadi sunuyor.
-Varışta, değerli bir hatıra olarak saklamanız için bir anı defteri sunulacak. Her aktivite, çiftlerin birbirleri hakkında yeni bakış açıları keşfetmelerine yardımcı olmak için tasarlanmıştır ve genellikle hem aydınlatıcı hem de şaşırtıcıdır. Her çift, bir ilişkinin aşamalarında seyahat ederek, öğrenerek ve kendi hızlarında etkileşimli maceralara ve oyunlara katılarak bir bağlantı (connection) macerasına çıkarılır. Yalnızlık, romantizm, yakınlık ve evet, hatta bir fırtınadan geçecek, ancak yolculuğunuzu eğlence odasında oyunlar oynayarak sonlandıracaksınız.-
Orhan Pamuk’un aynı isimdeki kitabı Masumiyet Müzesi’ne paralel olarak ortaya çıkan müze, baş kahramanlar olan Kemal ve Füsun’un aşkları etrafında gelişen romanın görsel bir yansımasını andırıyor.
Bir yasak aşk gibi başlayan hikayede kahramanımız Kemal, Füsun’la olan ilişkisinin acılarını yatıştırmak için Füsun’la bağdaştırdığı bazı nesneleri topluyor. Kemal’in topladığı nesnelerin ve onların hayatını anlatan başka eşyaların da bulunduğu müze, hem bir dönemi, hem bir aşkı, hem de psikolojik mücadeleleri anlatıyor.
Peki insanlar neden müze ile sevgiyi ilişkilendiriyor? Neden, -özellikle milleniallar ve Gen Z için- en havalı “date” mekanlarından biri müze? Neden insanlar çok sevdikleri kişi ve şeylerin “müzeye” konulmasını gerektirecek kadar şahane ve eşsiz olduğunu düşünüyor?
Bu konuyla ilgili varsayımlarımdan ilki, müzeye atfedilen değerle ilgili. Müzelerin kamusal alan olarak kabul edilmesine uğraşsak da çoğu insan müzelere bir kutsallık atfediyor. Bu da müze tecrübesini iki kişinin yaşadığı özel bir anlar silsilesine dönüştürüyor.
Bazen de kişiler, müze ziyaretini “elit” ve “havalı” bir etkinlik olarak ele alıyor. Bu da müzede olmayı ve vakit geçirmeyi kaliteli zaman etkinliği haline getiriyor.
Aşk için yapılmış eserler, aşkı anlatan eserler, ayrılığı tarihe kaydeden çalışmalar, müze mekanı içinde o duygunun büyüklüğünü anıtlaştırıyor, değerli olduğunun altını çiziyor ve adeta dünyaya duyuruyor. Ama tabii ki bazı insanlar bunu sıkıcı ya da abartılmış bulmuyor değil.
Ne denebilir ki? Dünya bazen aşkın gücüyle döner.
3.TIRNAK İÇİNDE: KİTAP ÖNERİSİ
Bu hafta Tırnak İçine Andre Malraux’nün Düşsel Müze çalışmasını alıyoruz. Malraux Fransa’da bir dönem Kültür Bakanlığı da olmak üzere çeşitli görevler yapmış bir sanatçı-entelektüel.
Düşsel Müze çalışmasında daha sonra John Berger’in Görme Biçimleri’nde vurguladığı fotoğraf ve çoğaltma kavramlarının etrafında müze eserlerini önce bozup sonra yeniden bir araya getirdiği bir kürasyon üretir.
…Müzeler barındırdıkları sanat eserlerinin işlevlerinden kurtulmasına katkıda bulunur, portrelere varıncaya dek her şeyi tabloya dönüştürürler…
Sosyal medyada takip için tık tık!