Merak Kabineleri #24
"Van Gogh" nasıl kırıldı? Oturmak yasak, fotoğraf serbest mi? Peki selfie? Merak Kabineleri S02E03 şimdi yayında!
0.ÖZET
Temmuz’a yangınlar, savaşlar ve her geçen gün biraz daha ağırlaşan bir toplumsal iklimle girdik. Türkiye’de ifade özgürlüğünün, hukukun ve kamu vicdanının sınandığı bir dönemden geçiyoruz. Böylesi acı ve kayıplarla dolu bir ortamda, müzede kırılan Swarovski kaplı bir sandalyeden söz etmek için kayıt tuşuna basmak bize de ilk anda tuhaf geldi. Ama Van Gogh isimli sandalyenin kırılma anını gösteren güvenlik kamerası görüntülerinin, Palazzo Maffei Verona’nın Instagram hesabında âdeta bir “kamu spotu” gibi paylaşılmasından kısa süre sonra, İtalya’daki Uffizi Galerisi’nde yaşanan benzer başka bir olay, müze, eser ve ziyaretçi ilişkisini yeniden düşünmek için bizi cesaretlendirdi.
Bu sayıda Merak Kabineleri’nde yalnızca kırılan bir sandalyeyi değil; ziyaretçilerin sanat eserleriyle kurduğu ilişkideki dönüşümleri ve müze yönetimi ile çalışanlarının bu değişim(ler)e verdiği tepkilere değiniyoruz.
“Tırnak İçine” aldığımız kitap ise, Güney Koreli düşünür Byung-Chul Han’ın Şeffaflık Toplumu. Chul-Han’ın felsefi yaklaşımı, müze ziyaretlerinin ve eserle kurulan temasın giderek “eserle iyi bir kare yakalama” arzusuna indirgenmesi, müzelerin birer fon ya da dekor nesnesine dönüşerek müze deneyiminin yavanlaşması gibi endişelerimizi de büyütüyor.
Üzücü haberlere her gün bir yenisi eklenirken, umut etmeye devam edebilmek için karşınızdayız. Bu sayının, gündemin ağırlığı içinde küçük bir durak, kısa bir soluk olmasını dileriz. Keyifli okumalar.
1.GÜNDEM
Smithsonian Doğal Tarih Müzesi 200.000 polen taşıyıcı örneğinin bulunduğu ve bir yıldır üzerinde çalıştıkları bir veritabanını ulaşıma açtı. Bu veritabanı pek çok farklı alandan uzman ve meraklı için büyük bir potansiyel taşıyor.
Gün geçmiyor ki bir müze daha “fotoğraf sevdası” uğruna sıkıntı çekmesin! Uffizi Müzesi’nde bir ziyaretçi İtalyan Barok ressam Anton Domenico Gabbiani'nin "Toskana Büyük Prensi" Ferdinando de' Medici'nin (yaklaşık 1695-1700) portresine zarar verdi. Müze müdürü Simone Verde BBC International'a yaptığı açıklamada tabloya hasar veren kişinin polisler tarafından tespit edildiğini ve konunun hukuki makamlara taşındığını belirtti. Bu olayın ardından müzede eserin bulunduğu 18. yüzyıla ait eserlerin bulunduğu galeri 2 Temmuz’a kadar ziyarete kapatıldı. Simone Verde ziyaretçilerin fotoğraf çekimleri konusunda katı kurallar getireceklerini söyledi.
Hrant Dink Vakfı, Türkiye’de zor tarih konusunu ele alan ve acı bir hatıranın dijital kanıtlarını ziyaretçileri ile paylaşan Madımak Katliamı Hafıza Merkezi’ni #hafızamekanları serisinde katliamın yıldönümü vesilesiyle bizlere tekrar hatırlattı. Madımak Katliamı Hafıza Merkezi’ne websitesinden ulaşabilir ve bu konu hakkında proje koordinatörü Eylem Şen’in Bağımsızlar’a konuk olduğu bölümü dinleyerek bilgi edinebilirsiniz.
Louvre Müzesi’nde bazı yapısal değişiklikler olacağını geçtiğimiz aylarda Fransa Cumhurbaşkanı Macron’dan duymuştuk, ancak bu değişikliklerin bu kadar hızlı gerçekleşmesini beklemiyorduk! Louvre Müzesi kazananın 270 Milyon Euro alacağı bir mimari yarışmayı kamuoyu ile paylaşarak sürecin başladığını ilan etti. Mona Lisa nereye gidecek, yeni mimari yapılar nasıl olacak merakla bekliyoruz!
Yaptıkları her şeyi kıskanarak takip ettiğimiz V&A Museum, daha önce üzerine Açık Radyo’daki Müzelik Sohbetler programımızda konuştuğumuz “depo müze” konusunda da yine imrendiğimiz bir adım attı ve V&A East Storehouse adıyla, Hollanda’da bulunan Depot of Museum Boijmans Van Beuningen gibi bir depo müzeyi İngilizlerle buluşturdu.
2. DOSYA: VAN GOGH NASIL KIRILDI?
Geçtiğimiz haftalarda sanat gündemini meşgul eden ilginç bir olay yaşandı: İtalya’daki Palazzo Maffei’de sergilenen, Nicola Bolla’nın Swarovski taşlarla kaplı “Van Gogh” adlı sandalye formundaki eseri, bir ziyaretçinin fotoğraf çekilirken dengesini kaybedip üzerine düşmesiyle kırıldı.
Müze yetkilileri olayın bir kaza olduğunu kabul etse de, eserin sergilenme biçimi ve ziyaretçi davranışları üzerine pek çok soru ortaya çıktı. Müzede görevli sanat tarihçisi Carlotta Menegazzo’nun BBC’ye yaptığı açıklama oldukça netti:
“Sandalyenin üzerinde ‘Dokunmayın’ uyarısı vardı ve eser bir kaide üzerinde sergileniyordu. Gerçek bir sandalye olmadığı oldukça açıktı.”
Peki ama bir nesne müzede sergilenirken hâlâ “oturulabilir” gibi görünüyorsa sorumluluk kimde? Oturmak yasak, peki fotoğraf serbest mi? gibi soruları da sorduktan sonra olayı yalnızca bir kırılma anı ya da zarar gören bir eser olarak değil de “niyet” meselesi üzerinden ele alarak konuyu müzede “eser olmak” ve “müzede izleyici olmak” gibi daha geniş bir açıdan değerlendirmeye çalışacağız.
Bu bir kaza mıydı, yoksa “instagramlık bir an” yaratma telaşının sonucu muydu?
Bir nesne ne zaman sandalye olmaktan çıkar, dokunulmaması gereken bir sanat eserine dönüşür?
Müzede sergilenen bir sandalyeye ne zaman oturulur, ne zaman oturulmaz?
Bu konuyla ilgili sorduğumuz soruları, bulduğumuz cevapları ve ürettiğimiz daha fazla soruyu Spotify’dan dinleyin:
Geçtiğimiz hafta İtalya’daki Uffizi Galerisi’nde yaşanan bir başka olay da gösteriyor ki, Van Gogh’un sandalyesi “kazayla zarar görme” konusunda yalnız değil. Gündem bölümümüzde de ele aldığımız olayda, fotoğraf çekinmeye çalışan bir ziyaretçi bir eserin yırtılmasına neden oluyor ve olay sonrasında tüm galeri bir haftalığına ziyarete kapatılıyor.
Palazzo Maffei çalışanı Menegazzo, Van Gogh’un kırılmasının sadece bir “yanlış anlaşılma” olarak geçiştirilmesini istemiyor.
"İnsanlar, sanatın sergilendiği her yere—ister bir müze, ister galeri ya da kilise olsun—daha saygılı bir şekilde girmeli." ve "Sanat saygı görmeli ve sevilmeli, çünkü çok kırılgan."
Ziyaretçinin niyeti ve davranışı üzerine bir takım soruları ortaya atmış, müze deneyimi ve ziyaretçilerden beklenen “disiplinli” davranışlardan bahsederken sanatçı ve aktivist Finnegan Shannon’ın Müze Mobilyaları isimli çalışmalarını da anmadan geçemezdik. Engellilik kültürü ve erişilebilirlik üzerine işler üreten Shannon, müze deneyiminin herkes için aynı olmadığını hatırlatan işlerinden birinde şu cümle dikkat çekici:
“Müze ziyaretleri bedenim için zorlayıcı olabiliyor. Aynı hissediyorsan, buraya otur ve dinlen.”

Kısacası, Van Gogh isimli, Swarovski taşlarla kaplı “dokunulamaz” bir sandalyeden yola çıkarak, “dinlenebilirsin” diyen eserlere uzanan bir düşünce hattında ilerliyor ve konuya yalnızca kırılan bir nesne/zarar gören bir eser üzerinden değil; müzeyi kamusal bir mekân olarak düşünerek izleyici davranışları, mekâna dair müzenin ve izleyicilerin beklentileri ve eserle izleyici arasındaki etkileşim üzerinden yaklaşıyoruz.
Peki bu sınır nerede başlayıp nerede bitiyor? Ziyaretçiler neyin eser olduğunu neyin olmadığını anlamıyor mu? Yoksa anlık dürtüsel düşünceler bu sürecin galibi mi oluyor? Yetişkin ziyaretçilerin güvenlik görevlileri tarafından her an gözetlenmelerinin hem anormal hem de nahoş olacağını düşünürsek, hem müze yetkililerinin hem de güvenlik görevlilerinin masumiyet karinesini göz önünde bulundururcasına ziyaretçilerin kurallara uyacağına güvenmekten başka çareleri yok. Ancak ne yazık ki bu bazen boşa çıkan bir güven yatırımı oluyor.
Mesele bir sandalyenin kırılmasından ibaret değil; karşımızda, müze mekânlarında giderek yaygınlaşan bir davranış biçimi var. Müzelerin insanların belli bir davranış biçimiyle ve kıyafetlerle gezilmesi gereken mekanlar fikrinin olduğu bir dönem olduğu doğru, evet, ancak müzelerin bir zamanlar kilise gibi sessiz, saygılı ve vakur bir şekilde gezilmesi gerektiği düşüncesini çoktan geride bıraktık. (Açık Radyo’da yayımlanan Müzelik Sohbetler programımızda bu konuya biraz değindiğimiz bir kaydımıza linkten ulaşabilirsiniz.)
Öte yandan, ziyaretçiyle eser arasındaki ilişkinin artık çoğunlukla dikkatsizlik, acelecilik ya da yalnızca “iyi bir kare yakalama” arzusu üzerinden kurulmaya başlandığını da inkâr edemeyiz. Belki de tüm bu meselelerin temelinde, büyümekte olan bir “fotoğraf krizi” ve müze deneyiminin sınırlarının nasıl belirleneceği meselesi yatıyor.
3.TIRNAK İÇİNDE
“Kapitalizm her şeyi meta olarak sergileyip aşırı-görünürlüğe teslim ederek toplumun pornografikleşmesini en uca götürür.”
Güney Koreli felsefeci ve kültür kuramcısı Byung-Chul Han, Şeffaflık Toplumu adlı kitabında içinde yaşadığımız çağın en belirgin arzusunun “görünür olmak” olduğunu söyler. Artık görmekten çok görünmek, deneyimlemekten çok paylaşmak istiyoruz. Müzede fotoğraf çekmek de bu arzunun bir parçası. Ancak bu görünürlük tutkusu bazen sanat eserinin kendisini geri plana itiyor; hatta zarar göreceği kadar görünmez kılıyor.